"Çağrıyı dinliyor ama kulak asmıyoruz,
Gelecek için umutlanıyoruz, gelecek yalnızca planlardan ibaretken
Bilgeliği düşlüyoruz, her gün köşe bucak kaçtığımız
Bir kurtarıcı diliyoruz, kurtuluş elimizdeyken."
ÖLÜ OZANLAR DERNEĞİ
Herkese yeni bir yazıdan daha merhaba. Uzun zamandır Ölü Ozanlar Derneğini okumak istiyordum ama bir türlü doğru zaman gelmiyor gibiydi. Dün bir anda açtım okudum ve kitaba hayran kaldım. Kitapta az sözle o kadar çok şey anlatılmış ki hayran kalmamak elde değil.
Kitap, saygın bir okulu kazanan birbirinden farklı çocukların hikayesini anlatıyor. Hepsi ya doktor olacak ya mühendis... Sonra okullarına yeni bir edebiyat hocası geliyor-Bay Keating- bu okulun eski mezunlarından kendisi. "Carpe diem" ANI YAŞA diyor çocuklara. Ve sonra çocuklar bu hocanın eskiden üyesi olduğu Ölü Ozanlar Derneği grubunu öğrenince her şey daha garip bir hal alıyor.
Kitapta her şey üstü kapalı ve güzel bir şekilde işlenmiş. Hepimiz aslında aynı durum içerisindeyiz. Düzgün bir mesleğimiz olsun diye sürekli çabalıyoruz. Çoğu şeyden uzaklaşıyor ve sonunda en önemli şey olan anı yaşamayı unutuyoruz aslında. Günlerimiz geçmiş ve geleceğe bakarak geçiyor ve kendimiz olmaktan çıkıyoruz.
Tiyatroya gidemiyoruz çünkü çalışmamız gerek. Sinema ise vakit kaybı. Çoğu zaman kitap okuyacak bir zaman bile bulamıyoruz kendimize. Ta ki şimdiye kadar. Şu an hepimiz evdeyiz ve aslında bir şeylerin kıymetini anlamamız gerek ama biz insanlar için kendinden kaçmak çok kolay. Bir sürü duvarın arkasına saklanıyoruz.
Neyse kitaptan çok saptım. Kitaba gelecek olursak gençler beni çok etkiledi doğrusu. Özellikle Neil'in kendini keşfetmesi ama bir türlü fırsat verilmemesi üzücüydü ve sonunda başına gelenler...
Ve abisinin arkasında kalmış, asla sevilmemiş-sevildiğini hissetmemiş- Todd. Herkesin ayrı ayrı bir hikayesi vardı ve bu gençler şiir okuyarak, düşünerek bunları hatırlıyorlardı ama bu tabii ki yetişkinlerin hiç hoşuna gitmedi.
Kitap bu kadar güzelken neden okul hayatım boyunca okutulmadığını merak etmiyor değilim. Cidden ders çalışırken araya bir yerlere hobilerimizi sığdıramıyor muyuz? Hatırı sayılır bir süre çalıştan sonra ne olacak? Meslek sahibi olacağız, evleneceğiz, çocuklarımız olacak ve o döngüye onlar girecek. Hayat bu mu?
Bunları dediğim için çalışmayı, okumayı desteklemediğim sanılmasın. Bence herkes çalışmalı. Ders çalışmalı, çalışamıyorsa bir işe girmeli. Ama insan kendini de keşfetmeli aynı zamanda. Ne yapıyorum? Ne yapmalıyım? Gerçekten ne istiyorum?
Buradan tüm Ölü Ozanlara, kendini öyle hissedenlere selam olsun!
" Tıp, hukuk, işletme, mühendislik… bunlar asil meşgalelerdir ve hayatı sürdürmek için gereklidir. Ama şiir, güzellik, romantizm, aşk. Bunlar, hayatı, uğruna sürdürdüğümüz şeylerdir.”
ÖLÜ OZANLAR DERNEĞİ


Yorumlar
Yorum Gönder