GÜZELLİĞİN PORTRESİ FİLM YORUMUM,ELEŞTİRİ,EKSİKLERİ( KORKU,GERİLİM FİLMİ)

  Herkese merhaba! Biraz geç kalmış bir öneri, eleştiri yazısıyla sizinleyim. Bunun sebebi ise Türk korku filmlerine karşı ön yargılı olmamdı. Her an konu cine bağlanacak gibi geliyor ama merak etmeyin bu filmde bağlamamışlar. 

Filmin konusundan bahsetmek gerekirse yıllardır babasıyla görüşmeyen Nisan karakterinin babasının ani ölümüyle eskiden yaşadığı köşke kocası ve çocuğuyla geri dönmek zorunda kalır. Köşke gelmesiyle de geçmişte içinde kalan her şey ortaya çıkmaya başlar, aynı zamanda polis sorgusuyla karşı karşıya kalan Nisan yaşananları çözmeye çalışır.

Diğer bir konu ise oyuncu kadrosu. Bence çok iyi seçim yapmışlar. Özellikle Burçin Terzioğlu rolünün hakkını çok iyi vermiş. Birkan Sokullu'dan daha iyi performans beklerdim ama yine de iyiydi. Melisa Şenolsun, Serkan Keskin'de çok başarılıydı. Feridun Düzağaç'ı daha önce hiç izlememiştim. Cidden hissettirdi rolü.

 Filmin temposu hep yüksekti. Sıkıldım dediğimiz bir an olmadı. Filmin yarısında bir şeyleri çözüyor gibi olsanız da yine de her şeyi tam olarak anlaşılamıyor. Bence film izlenebilirliği yüksek bir korku filmiydi. Eğer hala izlemediyseniz bu hafta sonu hemen izlemelisiniz. Film +18 film kategorisinde. Uygunsuz sahneler yok fakat küçük çocukların etkilenebileceği şiddet, kan gibi ögeler fazlaca bulunmakta.( Eğer çocuklarla izleyecek film arıyorsanız diğer önerilerime bakabilirsiniz. 2020-2021'de çıkmış çok güzel önerilerim var.) Ayrıca kalabalık bir grupla izlemenizin daha eğlenceli olacağını düşünüyorum. Yanınızda çığlık atanlar olunca insan daha çok geriliyor😣 

Ama bakın. Çok kaliteli, yabancı gerilim filmleri izlediyseniz bu film sizi kesmez. Sonra bir de güzel demişti falan demeyin. Film Türk gerilim filmi kategorisinde bakıldığında başarılı ama yabancı filmlerden alıntılar fazla. Onları silip süpürdüyseniz bunu sadece çerez niyetine izleyebilirsiniz.

 Film 2 saat 7 dakika uzunluğunda. Bana biraz fazla geldi açıkçası. Film Netflix'te bulunmakta. İzlemeyenler için diyeceklerim burada bitiyor. İzledikten sonra gelip aşağı okumayı unutmayın. Geç izleyenler olarak gelin tartışalım filmi.

İZLEYENLER İÇİN OLAN KISIM

 Tekrar merhaba:))))  Burada biraz daha filmin eksiklerinden ve hatalarından bahsedeceğim. Siz de fark ettiğiniz eksikleri yorumlara yazabilirsiniz. 

 İlk dikkatimi çeken film pek Türk filmi havasında değildi. Bunun sebebi büyük ihtimalle Kore-Tayland-Türk ortak yapım olmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Bunun es geçilebilir bir şey olduğunu düşünerek diğerine geçiyorum. Polis Oktay'ın bu olayla neden bu kadar ilgili olduğunu anlayamadım. Ayrıca olayla bu kadar ilgilenirken Nisan kendisiyle konuşmaya çalışırken sürekli tersledi anlayamadım. Nisan, evdeki kadın suçlu dediğindeki sahnede çok mantıksızdı. Öyle sorguladı, çıktı. Karakter çok eksik işlenmişti. Meyhanedeki gereksiz küfürlü konuşma sahnesi yerine daha ayrıntılı bir sahne eklenebilirdi diye düşünüyorum.

 Diğer bir saçma şey ise Hilal karakterinin eve alınma sahnesiydi. Çok mantıksız bir pazarlıktı. Hadi eve aldılar diyelim. Daha yeni tanıştığı kadına, bir de psikopat babasının yanında çalıştığını söyleyen kadına,  güvenip de nasıl çocuğunu uyutmasına izin veriyor anlamıyorum. O orada uyurken benim canım çıktı. 

Başka bir husus ise Hilal ve Özgür karakterlerinin yetimhanede süründüklerini acı çektiklerini söylemesi ama yurt dışına yerleşip bir hayat kurabilmeleri oldu. Bir de üstüne Özgür ressam olmuş. Resim yapmayı sevmiyormuş ama nefretinden yapıyormuş. Resim yapmak bu kadar basit bir şey mi?? Bence Hilal ve Özgür'ünde çocuklukları eksikti. Ya da Vuslat daha çok anlatılabilirdi. Diyebilirsiniz ki hem film uzun diyorsun hem de sahne ekliyorsun. Fakat çok fazla gereksiz yer vardı. Onlar çıkartılabilirdi diye düşünüyorum. 

 Özgür'den bahsediyorken değinmeden geçemeyeceğim. Küçücük çocuktan bu derece nefret etmesi çok mantıksız geldi. Bir de yıllardır evlilermiş. En azından birkaç aylık bir evlilik olsa anlayabilirim ama yıllardır beraberlermiş. Bu derece nefreti nasıl biriktirdi anlayamadım? Ayrıca Nisan'ın ilk kocasını Özgür ve Hilal mi öldürdü? Buna hiç değinilmedi ama filmin gidişatı açısından mantıklı bir şey olabileceğini düşünüyorum.



 Hele hele kızı elinde baltayla kovalama sahnesi faciaydı. Küçücük kız yıllardır babası bildiği adam kendini baltayla kovalıyor, akıl karı değil doğrusu. Kız sanki her gün elinde baltalı biri tarafından kovalanıyormuş gibiydi. Adamın kızından intikam almalarını bir noktada anlayabilirim ama adamın kızının kızından intikam almaya da gerek yok. Kız görmemiş bile adamı. Neyse bunu da geçiyorum haydi.



Yandaki sahne gayet başarılıydı ama Özgür ve Hilal, Nisan'ın orada duran bıçağı alacağını ve saplayacağı yeri nereden bildiler? Hadi aldı bıçağı sapladı diyelim, doğru yeri de buldu. Son sahnelerde Hilal bunun oyuncak bıçak olduğunu söylüyor. Hilal kendine sapladığında saplanmıyor. E Nisan bunu fark etmedi mi? O bıçak saplanmıyorsa Hilal'i yerden yatarken içinde bıçakla niye gösterdiler. Açıkçası ben izlerken içerisine filmlerde kullandıkları türden içinde kan olan bir torba koyduklarını ve içeriye girince patladığını düşünmüştüm. Oyuncak olduğunu açıklamasaydı daha mantıklı olabilirdi gibi geldi bana.

  Nisan'ın akıl hastanesinden kaçma sahnesine gelecek olursak. Orası bir sürü delinin olduğu bir hastane ve bir hasta camdan kaçabiliyor mu yani? Bir de taksiye atlayıp gitti, taksi parası ödemeden atladı gitti. N'aptı o taksici? Neyse orayı da es geçtik. Küçük şeyler bunlar, sadece film izle ben hiç fark etmemiştim bile demiyorsunuz umarım. Diyorsanız bile filmin son 15 dakikasına bu yorumu yapmadığınıza eminim. Tam bir faciaydı. Bıçaklanıp hiçbir şey olmamış gibi birbirlerine kafa atmaları. O kadar darbe alıp rahat rahat dolanmaları. En kötüsü ise polisin iki tane balta darbesi alıp son sahnede yukarı kadar çıkıp adam vurması oldu. YOK ARTIK! Adam baltayı öyle bir geçirdi ki ben izlerken öldüm. 

Ve geldik son sahneye. Nisan'ın bir anda benzin alıp tüm evi yakmasına. ve her yeri dolanarak. İki yerinden bıçaklanmış, bir sürü darbe almış, bir de üstüne boğulmaya çalışılmışken. Hadi döküp çıksa tamam diyeceğim. İnil inil dolaştı her yeri. Sonra da ateşler arasında yürüyerek çıktı valla. O sahnede Nisan'ın da ölmesini bekledim şahsen ama gayet rahat çıktı.

 Ay bitti benim bulduğum eksikler. O kadar şey sıralamışım ki diyebilirsiniz ki beğendim dedin yukarıda şimdi niye bu kadar eksik buldun? Haklısınız ama film Türkiye'de hem denenmemiş ,ya da az denenmiş, bir tür hem de bir bütün olarak bakıldığında başarılı bir şekilde çekilmiş. Sadece belirli yerlerde bütünlük sağlamakta sorun yaşamışlar. Bak yine aklıma bir eksik geldi. Paramız yok, paramız yok deyip durdular. Kadın ben pahalıyım diye bağıran psikiyatra gidiyor. Bir de üstüne yurt dışından geliyorlar. Yahu doğrudan çarpı sekiz yapıyorsunuz elinizdeki parayı. Neyse, neyse yazıyı Türkiye'de daha güzel işlerin gelmesi hayaliyle sonlandırıyorum. Selametle kalınnn.



Yorumlar